Hedefler belirginleşmeye başladıkça, hesaplar netleşiyor. Her takım evdeki hesabı çarşıya uydurmaya çalışıyor. Hal böyle olunca da maçların zorluk derecesibir basamak daha yukarı tırmanıyor.'Devrim yolu engebelidir, dolanbaçlıdır, sarptır' demiş ya düşünür, şampiyonluğa giden yolda o misal...
Şampiyonluk yarışındaki takımların birbirleriyle oynayacağı karşılaşmaların sonuçları her zaman belirleyici olmuştur. İlkyarı yenme başarısı gösterdiğimiz tek rakibimizdi Kastamonuspor1966. İkinci yarının ve İsmet Taşdemir'in de ilk ciddi sınavıydı... Takımda, hocada sınıfta kaldı...
Son haftaların iki başarılı takımı karşı karşıya geliyordu ve karşılaşmanın; denk güçlerin mücadelesi şeklinde geçeceği beklentimiz, ilk yarı itibariyle karşılık buldu. Ne var ki geçen haftaki isteğimizden eser yoktu. Başlama düdüğünden itibaren her iki takımda kontrolü ön planda tuttu. Birinci önceliklerigol yememek olunca da tempo vasatı aşamadı. Biri duran topla, iki kez gole yaklaşmamıza rağmen, son dakikada yediğimiz golle soyunma odasına başımız önde gittik. Rakip sadece iki dakika baskı yaptı ve istediği golü buldu.
İkinci yarı skoru dengeleyecek daha etkili bir futbol bekliyorduk. Ne yazık ki ilk yarı ortaya koyduğumuz futbola dahi ulaşmayan bir oyunla karşılaştık. Koskoca 45 dakika skoru değiştirme adına hiç bir girişimde bulunamadık. Çünkü geçen haftalardaki önde basan, rakibe göz açtırmayan istekli takım gitmiş, yerine tanımakta zorlandığımız başka bir takım gelmişti. Öylesine pasif bir futbol ortaya koyduk ki, 45 dakika boyunca sadece bir pozisyon yakalayabildik, onu da uygun pozisyondaki Abdulkadir kaleciy teslim etti. İşin özü dostlar, uyutan istediğini aldı,uyuyan'havayı'. Böylesine pasif ve kimliksiz futbol da zaten fazlasını hak etmezdi.
Maç boyunca 'bu pasif futbolun sorumlusu kim'sorusunu sordum durdum kendime. Sizce kim?
Şampiyonluk yarışındaki takımların birbirleriyle oynayacağı karşılaşmaların sonuçları her zaman belirleyici olmuştur. İlkyarı yenme başarısı gösterdiğimiz tek rakibimizdi Kastamonuspor1966. İkinci yarının ve İsmet Taşdemir'in de ilk ciddi sınavıydı... Takımda, hocada sınıfta kaldı...
Son haftaların iki başarılı takımı karşı karşıya geliyordu ve karşılaşmanın; denk güçlerin mücadelesi şeklinde geçeceği beklentimiz, ilk yarı itibariyle karşılık buldu. Ne var ki geçen haftaki isteğimizden eser yoktu. Başlama düdüğünden itibaren her iki takımda kontrolü ön planda tuttu. Birinci önceliklerigol yememek olunca da tempo vasatı aşamadı. Biri duran topla, iki kez gole yaklaşmamıza rağmen, son dakikada yediğimiz golle soyunma odasına başımız önde gittik. Rakip sadece iki dakika baskı yaptı ve istediği golü buldu.
İkinci yarı skoru dengeleyecek daha etkili bir futbol bekliyorduk. Ne yazık ki ilk yarı ortaya koyduğumuz futbola dahi ulaşmayan bir oyunla karşılaştık. Koskoca 45 dakika skoru değiştirme adına hiç bir girişimde bulunamadık. Çünkü geçen haftalardaki önde basan, rakibe göz açtırmayan istekli takım gitmiş, yerine tanımakta zorlandığımız başka bir takım gelmişti. Öylesine pasif bir futbol ortaya koyduk ki, 45 dakika boyunca sadece bir pozisyon yakalayabildik, onu da uygun pozisyondaki Abdulkadir kaleciy teslim etti. İşin özü dostlar, uyutan istediğini aldı,uyuyan'havayı'. Böylesine pasif ve kimliksiz futbol da zaten fazlasını hak etmezdi.
Maç boyunca 'bu pasif futbolun sorumlusu kim'sorusunu sordum durdum kendime. Sizce kim?