Y.Samsunspor aldığı sonuçlarla bizleri şaşırtmaya devam ediyor…
Geçen hafta her iki takımı da izleyen hiç kimse karşılaşmanın böyle bir sonuçla bitebileceğini tahmin edemezdi…
Y.Samsunspor geçen haftaların tersine her kademesiyle ne yaptığını bilen bir görüntü verdi. Ve neredeyse sıfır hata ile hak ettiği üç puanı hanesine yazdırdı.
Hüseyin Eroğlu, haftalardır ısrarla altını çiziyordu ‘rakibe önde basmalıyız’. Düşüncesi bu kez sahaya kusursuz yansıdı diyebiliriz. Üzerine her gittiğimizde Pendikspor ne yapacağını şaşırdı, hata yaptı ve açık verdi…
Topu rakibe bıraktığımızda ise savunmada hata yapmadık. Ha keza geri dönüşlerde de…
Rakibin ‘net’ diyebileceğimiz sadece bir pozisyonu vardı. Onda da; sergilediği performansla her hafta ‘benim yerim ilk on bir’ diyen Emre Çift, topun ağlara gitmesine izin vermedi.
İlk saniyelerde Osman Çelik’in, on ikinci dakikada Laura’nın direği yalayarak dışarı giden şutu ağlarla buluşabilseydi maça golle de başlayabilirdik. Neyse ki Ali Ülgen 33‘de sahneye çıktı...
Zorluk derecesi böylesine yüksek karşılaşmalarda duran topların ne denli önemli olduğuna bir kez daha şahit olduk…
Peki; Pendikspor karşılaşması salt iyi oyun ve bizleri mutlu eden skor olarak mı hafızalardaki yerini alacak?
Bence içinde iki güzel ders var…
İlk dersi; hakem Oğuzhan Çakır, ikinci dersi; Ahmet Sağat verdi…
İlk dersin adresi; futbol yerine ‘rol kesmeyi’ tercih eden Pendiksporlu oyunculardı. En ufak temasta kendilerini yere attılar ve rakibin kart görerek eksik kalmasını sağlamayı hedeflediler. Ancak Oğuzhan Çakır buna prim vermedi…
İkinci adresi ise; Laura idi… Ahmet Sağat yaptığı asistle, futbolun bireysel değil kolektif oynanması gerektiğinin dersini verdi…
Tabi anlayana…
Geçen hafta her iki takımı da izleyen hiç kimse karşılaşmanın böyle bir sonuçla bitebileceğini tahmin edemezdi…
Y.Samsunspor geçen haftaların tersine her kademesiyle ne yaptığını bilen bir görüntü verdi. Ve neredeyse sıfır hata ile hak ettiği üç puanı hanesine yazdırdı.
Hüseyin Eroğlu, haftalardır ısrarla altını çiziyordu ‘rakibe önde basmalıyız’. Düşüncesi bu kez sahaya kusursuz yansıdı diyebiliriz. Üzerine her gittiğimizde Pendikspor ne yapacağını şaşırdı, hata yaptı ve açık verdi…
Topu rakibe bıraktığımızda ise savunmada hata yapmadık. Ha keza geri dönüşlerde de…
Rakibin ‘net’ diyebileceğimiz sadece bir pozisyonu vardı. Onda da; sergilediği performansla her hafta ‘benim yerim ilk on bir’ diyen Emre Çift, topun ağlara gitmesine izin vermedi.
İlk saniyelerde Osman Çelik’in, on ikinci dakikada Laura’nın direği yalayarak dışarı giden şutu ağlarla buluşabilseydi maça golle de başlayabilirdik. Neyse ki Ali Ülgen 33‘de sahneye çıktı...
Zorluk derecesi böylesine yüksek karşılaşmalarda duran topların ne denli önemli olduğuna bir kez daha şahit olduk…
Peki; Pendikspor karşılaşması salt iyi oyun ve bizleri mutlu eden skor olarak mı hafızalardaki yerini alacak?
Bence içinde iki güzel ders var…
İlk dersi; hakem Oğuzhan Çakır, ikinci dersi; Ahmet Sağat verdi…
İlk dersin adresi; futbol yerine ‘rol kesmeyi’ tercih eden Pendiksporlu oyunculardı. En ufak temasta kendilerini yere attılar ve rakibin kart görerek eksik kalmasını sağlamayı hedeflediler. Ancak Oğuzhan Çakır buna prim vermedi…
İkinci adresi ise; Laura idi… Ahmet Sağat yaptığı asistle, futbolun bireysel değil kolektif oynanması gerektiğinin dersini verdi…
Tabi anlayana…