Adam Viranşehir’den ilk kez geldiği İstanbul’da arkadaşıyla dolaşmaktadır. Çevre ve binalar izlenir. Sokaklar, caddeler arşınlanır. Merakını gidermek için sorar; “Burası neredir gardaş” Arkadaşı; “Bakırköy” yanıtını verir. Bir süre sonra yine aynı soru sorulur. Yine aynı yanıtı alır. Bu dakikalar boyunca devam eder. Ve içinden mırıldanır adam; “hay, Viranşehir’e şehir diyenin, Bakırköy’e köy diyenin ben…”
Çok uzun zamandır çevremdekilerden bu fıkrayı çağrıştıran benzer sözü duyuyorum. “Hay Taner Taşkın’a hoca diyenin” Taner Taşkın; iyi mazeret üretir, iyi hikâye anlatır ama hocalık konusunda duvara toslayalı hayli zaman oldu. Verilen primleri hoyratça harcadı.
Kulübü yönetenler üzerlerine düşeni fazlasıyla yaptılar. Ekonomik sıkıntının kırıntısı dahi kulüp sınırlarından giremiyor. Çalışma şartları üst düzey. En iyi şartlarda kamp koşulları sağlanıyor. Taner Taşkın’a ömrü hayatında belki de bir daha göremeyeceği kadro teslim ettiler. Peki, başarı nerede?
‘Dere geçerken at değiştirilmez’ eyvallah... Futbolun değişmeyen kurallarındandır istikrar başarıyı getirir sözüne de lafımız yok. Sabrın da bir sınırı yok mu?
Başarı yerine bizde mazeret var. Hem de en saçma tarafından! “Çocuklardaki veriler gayet iyiydi ama anlamadığımız bir şekilde takımda sanki oyuncu grubunun birçoğunda afyon yutmuş gibi bir halleri vardı.” Mağlubiyete bulunan kılıfa bakar mısınız?
Bir sonraki mağlubiyete uydurulacak kılıfın büyü vs. ile açıklanma olasılığı var. Söylemedi demeyin…
“9’uncu hafta Keçiörengücü’ne mağlup olunca’ istifa’ diye bağırmışlardı” Samsunspor taraftarıyla, Taner Taşkın’ın baktığı açı o kadar farklı ki. Tepki yenilgiye değil, oynanan/oynatılan futbolaydı.
“Buraya ben İsmail Uyanık’ın bir telefonuyla geldim. Yine onun küçük bir imasıyla da ayrılabilirim” Her açıklamasında İsmail Uyanık’a methiyeler düzebilir ama kaynağı kendi olan sıkıntıyı Uyanık’ın yüzünde okumayı bilmiyor!
Sunulan tüm imkânlar karşısında başarı gelmiyorsa şayet Taşkın’ın teşekkür ederek kendiliğinden görevi bırakması gerektiğini düşünüyorum. İlla da birinin çek git mi demesi gerek?
Çok uzun zamandır çevremdekilerden bu fıkrayı çağrıştıran benzer sözü duyuyorum. “Hay Taner Taşkın’a hoca diyenin” Taner Taşkın; iyi mazeret üretir, iyi hikâye anlatır ama hocalık konusunda duvara toslayalı hayli zaman oldu. Verilen primleri hoyratça harcadı.
Kulübü yönetenler üzerlerine düşeni fazlasıyla yaptılar. Ekonomik sıkıntının kırıntısı dahi kulüp sınırlarından giremiyor. Çalışma şartları üst düzey. En iyi şartlarda kamp koşulları sağlanıyor. Taner Taşkın’a ömrü hayatında belki de bir daha göremeyeceği kadro teslim ettiler. Peki, başarı nerede?
‘Dere geçerken at değiştirilmez’ eyvallah... Futbolun değişmeyen kurallarındandır istikrar başarıyı getirir sözüne de lafımız yok. Sabrın da bir sınırı yok mu?
Başarı yerine bizde mazeret var. Hem de en saçma tarafından! “Çocuklardaki veriler gayet iyiydi ama anlamadığımız bir şekilde takımda sanki oyuncu grubunun birçoğunda afyon yutmuş gibi bir halleri vardı.” Mağlubiyete bulunan kılıfa bakar mısınız?
Bir sonraki mağlubiyete uydurulacak kılıfın büyü vs. ile açıklanma olasılığı var. Söylemedi demeyin…
“9’uncu hafta Keçiörengücü’ne mağlup olunca’ istifa’ diye bağırmışlardı” Samsunspor taraftarıyla, Taner Taşkın’ın baktığı açı o kadar farklı ki. Tepki yenilgiye değil, oynanan/oynatılan futbolaydı.
“Buraya ben İsmail Uyanık’ın bir telefonuyla geldim. Yine onun küçük bir imasıyla da ayrılabilirim” Her açıklamasında İsmail Uyanık’a methiyeler düzebilir ama kaynağı kendi olan sıkıntıyı Uyanık’ın yüzünde okumayı bilmiyor!
Sunulan tüm imkânlar karşısında başarı gelmiyorsa şayet Taşkın’ın teşekkür ederek kendiliğinden görevi bırakması gerektiğini düşünüyorum. İlla da birinin çek git mi demesi gerek?