Haftalarca bol keseden dağıtılan teşvikleri, Giresunspor ve Adana Demirspor’un yasak tanımaz tavırlarını, siyasiler ve de TFF tarafından kollanmasını konuştuk durduk…
Konuştuk, isyan ettik, konuştuk…
Biz konuşurken atı alanlar da Üsküdar’ı geçmekle meşguldü…
Elbette ki öyle olacaktı!
Herkes biz mi ayağına kadar gelen kısmeti altın tepside rakibine sunsun…
Heyecanımızdan geriye küçük bir parça kalmıştı, o da gitti…
Nasıl mı?
Ertuğrul Sağlam’ın “Güvencemiz şu ki; Allah'ın adaleti şaşmıyor. Hak edene hak ettiğini mutlaka veriyor. Biz de buna inanıyoruz. Üst lige çıkmayı sonuna kadar hak ettik. İnşallah Pazar günü Allah bize hak ettiğimizi verecek” açıklamasıyla…
Anladık ki işimiz Allaha kalmış…
Muhatap olduğumuz bu ve benzeri olaylar, bugünün işi değil. Tanışıklığımız çok eskilere dayanır… Samsunspor’un başarısını engellemek üzere ‘görünmez bir el’ her zaman vardı ve her zaman tetikteydi…
Play off finalini tarafsız sahada seyircisiz oynamak zorunda bırakılmışlığımız var. Üstelik bu uygulamanın Türkiye futbol tarihinde bir benzeri yokken…
Teknik patronun işi Allaha havale etmesi ise sanırım ilk kez oluyor!
Peki, işi Allaha havale edenlerin bu tabloda sorumluluğu yok mu?
Örneğin; Menemenspor beraberliğinde?
Menemenspor’un kadrosu, gücü ve konumu ortada. Değil otuz, üç yüz teşvik almış olsalar dahi bizden puan alma şansları ‘yok’a yakındı.
Bunu bildik, buna inandık, bu inançla stadın yolunu tuttuk. Ancak bilemedik teknik heyetimizin oyuna dâhil olmak yerine izlemeyi tercih edeceğini…
Menemen beraberliğinden sonra bizim adres belliydi zaten...
Play off oynayacaktık. Psikolojimizi ona göre hazırlamalıydık.
Öyle de yaptık…
Ne var ki çıkmayan candan ümit kesilmez diye son düdüğe kadar bekledik.
Beklediğimizle kaldık…
Konuştuk, isyan ettik, konuştuk…
Biz konuşurken atı alanlar da Üsküdar’ı geçmekle meşguldü…
Elbette ki öyle olacaktı!
Herkes biz mi ayağına kadar gelen kısmeti altın tepside rakibine sunsun…
Heyecanımızdan geriye küçük bir parça kalmıştı, o da gitti…
Nasıl mı?
Ertuğrul Sağlam’ın “Güvencemiz şu ki; Allah'ın adaleti şaşmıyor. Hak edene hak ettiğini mutlaka veriyor. Biz de buna inanıyoruz. Üst lige çıkmayı sonuna kadar hak ettik. İnşallah Pazar günü Allah bize hak ettiğimizi verecek” açıklamasıyla…
Anladık ki işimiz Allaha kalmış…
Muhatap olduğumuz bu ve benzeri olaylar, bugünün işi değil. Tanışıklığımız çok eskilere dayanır… Samsunspor’un başarısını engellemek üzere ‘görünmez bir el’ her zaman vardı ve her zaman tetikteydi…
Play off finalini tarafsız sahada seyircisiz oynamak zorunda bırakılmışlığımız var. Üstelik bu uygulamanın Türkiye futbol tarihinde bir benzeri yokken…
Teknik patronun işi Allaha havale etmesi ise sanırım ilk kez oluyor!
Peki, işi Allaha havale edenlerin bu tabloda sorumluluğu yok mu?
Örneğin; Menemenspor beraberliğinde?
Menemenspor’un kadrosu, gücü ve konumu ortada. Değil otuz, üç yüz teşvik almış olsalar dahi bizden puan alma şansları ‘yok’a yakındı.
Bunu bildik, buna inandık, bu inançla stadın yolunu tuttuk. Ancak bilemedik teknik heyetimizin oyuna dâhil olmak yerine izlemeyi tercih edeceğini…
Menemen beraberliğinden sonra bizim adres belliydi zaten...
Play off oynayacaktık. Psikolojimizi ona göre hazırlamalıydık.
Öyle de yaptık…
Ne var ki çıkmayan candan ümit kesilmez diye son düdüğe kadar bekledik.
Beklediğimizle kaldık…