Y.Samsunspor, yedi haftanın fiyakalısı BS. Ümraniyespor önündeydi. Rakip bırakın yenilgiyi, kalesinde henüz gol görmemişti. Rakibin karnesi ‘ışıl ışıl’ olunca, alınacak galibiyetin üç puan ötesinde anlam taşıması da kaçınılmaz oluyor.
İlk yarı; iki güçlü takımın hassas terazide birbirini tartmasına sahne oldu. Tempo vasatın üzerine çıkmamış olsa da her iki takım adına da kaçan pozisyonlar vardı…
İkinci yarı iki takım da gücünün bilincine varmış olarak sahaya çıktı…
Y.Samsunspor hücumu, Ümraniye takımı savunmayı tercih etti. Hal böyle olunca da yarı ‘tek kale’ye döndü.
Oldukça baskılı başladık, neredeyse de golle başlıyorduk. Baskımıza boyun eğmeleri uzun sürmedi. Eze eze üç puan isteğimizi ortaya koyduk. Rakibe sadece ve sadece kale önüne etten duvar örmek ve en ufak fırsatı oyunu soğutmak için kullanmak kaldı.
İstemenin tek başına yetmediğini bir kez daha gördük…
Sayısız pozisyon üret ancak gol atma değil, kaçırma yarışına gir! Havayı döv, on sekiz içinde hatta kale önünde ‘becerini’ topa vurmaya değil vurmamaya kullan!
İnanılır gibi değil…
Doğrusunu isterseniz buna şanssızlık demek hiç içimden gelmiyor. Bunun bir tek adı olabilir ancak; beceriksizlik…
Sonrası futbolun değişmez ‘atamayana atarlar’ kuralı devreye girer…
Üstelik defansımızın ilk kez bu kadar az hatayla oynadığı bir karşılaşmada. Öyle ki geçen haftanın ‘uyurgezer’ Soner Gönül’ü dahi birçok pozisyonda tam zamanında doğru yerdeydi. Hatta birkaç pozisyonda ters kademeye dahi girdi.
Kazanacağımız hatta farklı kazanacağımız maçtı, istediğimizi alamadık.
Yazık…
Alınacak üç puanla lige ağırlığımızı koyabilecek, üst sıralarla farkı azaltacaktık. Bu denli üretken olduğumuz bir karşılaşmadan bir puanla ayrılmak! Üstelik özellikle ikinci yarı, karşımızda acze düşmüş rakip karşısında…
İlk yarı; iki güçlü takımın hassas terazide birbirini tartmasına sahne oldu. Tempo vasatın üzerine çıkmamış olsa da her iki takım adına da kaçan pozisyonlar vardı…
İkinci yarı iki takım da gücünün bilincine varmış olarak sahaya çıktı…
Y.Samsunspor hücumu, Ümraniye takımı savunmayı tercih etti. Hal böyle olunca da yarı ‘tek kale’ye döndü.
Oldukça baskılı başladık, neredeyse de golle başlıyorduk. Baskımıza boyun eğmeleri uzun sürmedi. Eze eze üç puan isteğimizi ortaya koyduk. Rakibe sadece ve sadece kale önüne etten duvar örmek ve en ufak fırsatı oyunu soğutmak için kullanmak kaldı.
İstemenin tek başına yetmediğini bir kez daha gördük…
Sayısız pozisyon üret ancak gol atma değil, kaçırma yarışına gir! Havayı döv, on sekiz içinde hatta kale önünde ‘becerini’ topa vurmaya değil vurmamaya kullan!
İnanılır gibi değil…
Doğrusunu isterseniz buna şanssızlık demek hiç içimden gelmiyor. Bunun bir tek adı olabilir ancak; beceriksizlik…
Sonrası futbolun değişmez ‘atamayana atarlar’ kuralı devreye girer…
Üstelik defansımızın ilk kez bu kadar az hatayla oynadığı bir karşılaşmada. Öyle ki geçen haftanın ‘uyurgezer’ Soner Gönül’ü dahi birçok pozisyonda tam zamanında doğru yerdeydi. Hatta birkaç pozisyonda ters kademeye dahi girdi.
Kazanacağımız hatta farklı kazanacağımız maçtı, istediğimizi alamadık.
Yazık…
Alınacak üç puanla lige ağırlığımızı koyabilecek, üst sıralarla farkı azaltacaktık. Bu denli üretken olduğumuz bir karşılaşmadan bir puanla ayrılmak! Üstelik özellikle ikinci yarı, karşımızda acze düşmüş rakip karşısında…