Son Keçörengücü karşılaşması geçen sezon izlediğim bir İzmir derbisini anımsattı... Altay şampiyonluk kovalıyordu, Karşıyaka düşmeme mücadelesi veriyordu.İlk yarı oyun olarakta, skor olarakta Altay üstündü ve ilk 45 dakika 1-0 üstünlüğüyle kapanmıştı. İkinci yarı tanınmaz bir Altay vardı sahada. Skoru koruma güdüsüyle oyunu kendi sahasında kabullendi ve bedelini 2 gol yiyerek ödedi. Altay 12.dakikada öne geçmişti, biz 10. Altay ilk golü 56'da yemişti, biz 57... Altay'da şampiyonluk yarışında büyük yara almıştı, bizde de durum aynı... Nereden çıktı bu Altay anısı diye soranlarınız vardır elbet. Söyleyeyim... Farklı şehirler, farklı konumlarda olmalarına rağmen her iki takımın bir ortak noktaları vardı; teknik patronları. Yani İsmet Taşdemir... Anılarımın canlanması da bu yüzdendi zaten... Sonra ne mi oldu? Derhal istifa etti (!) ve Altay kalan 5 maçı farklı hocayla kazanarak 1.lige çıktı.
Ümitle çıktığımız yolda üzülmek için birçok sebebimiz oldu. Umutlu olmak için ise elimizde sadece matematik kalmıştı. Bu skorla o da terk etti... 'Futbol her sonuca gebe' diyorduk, vurulan biz olduk. 'Mücadele son düdüğe kadar devam edecek' diye düşündük, şampiyonluk yarışına havlu attık...
Bütün hesaplarımız kalan tüm maçları kazanmamız, liderin puan kaybetmesi üzerineydi. Rakibin de hesapları bizden farklı değildi. Her iki takımda 'evde ki hesabı çarşıya uydurma' peşindeydi ama her iki takımın da hesapları tutmadı. Lider arayı açtı...
Taraftar takıma olan inançlarını göstermek için tribünlerde yerini almış ve iyi bir atmosfer oluşturmuştu. Maça istekli başladık. Bahattin, Savaş, Samet'in istekleri bir tık daha fazlaydı. Bu da oyunumuza katkı sağladı.
Başlama vuruşuyla gördük ki Sarıyer'de, Samsun'a gelen diğer takımların 'yat uzan, sallan yuvarlan' hastalığına yakalanmış! Buna bir de gereksiz gerginlikleri ekleyerek tempoyu düşük tutmaya çalıştılar. Zaman zaman da başardılar. Y.Samsunspor ilk dakikalardan itibaren baskılı oyunu 36'da sonuç verdi. Fakat her zaman ki gibi bizi rahatlatacak gol bir türlü gelmedi.
İkinci yarı geçen haftaki 'oyunu sahamızda kabullenme' hatasına düşmedik. Yine önde bastık. Yine rakibe top yaptırmadık. Birçok pozisyon da bulduk, ne var ki farkı açamadık. Takım olarak iyi olduğumuz ve rakibe sadece 2 pozisyon verdiğimiz maçtan 3 puanla çıkmayı beceremedik. İşin özeti bu... Ha bir de tarihin söyledikleri var tabii... 'Tekerrür etmeyi severim. Dikkatli olun. Benden söylemesi'
Ümitle çıktığımız yolda üzülmek için birçok sebebimiz oldu. Umutlu olmak için ise elimizde sadece matematik kalmıştı. Bu skorla o da terk etti... 'Futbol her sonuca gebe' diyorduk, vurulan biz olduk. 'Mücadele son düdüğe kadar devam edecek' diye düşündük, şampiyonluk yarışına havlu attık...
Bütün hesaplarımız kalan tüm maçları kazanmamız, liderin puan kaybetmesi üzerineydi. Rakibin de hesapları bizden farklı değildi. Her iki takımda 'evde ki hesabı çarşıya uydurma' peşindeydi ama her iki takımın da hesapları tutmadı. Lider arayı açtı...
Taraftar takıma olan inançlarını göstermek için tribünlerde yerini almış ve iyi bir atmosfer oluşturmuştu. Maça istekli başladık. Bahattin, Savaş, Samet'in istekleri bir tık daha fazlaydı. Bu da oyunumuza katkı sağladı.
Başlama vuruşuyla gördük ki Sarıyer'de, Samsun'a gelen diğer takımların 'yat uzan, sallan yuvarlan' hastalığına yakalanmış! Buna bir de gereksiz gerginlikleri ekleyerek tempoyu düşük tutmaya çalıştılar. Zaman zaman da başardılar. Y.Samsunspor ilk dakikalardan itibaren baskılı oyunu 36'da sonuç verdi. Fakat her zaman ki gibi bizi rahatlatacak gol bir türlü gelmedi.
İkinci yarı geçen haftaki 'oyunu sahamızda kabullenme' hatasına düşmedik. Yine önde bastık. Yine rakibe top yaptırmadık. Birçok pozisyon da bulduk, ne var ki farkı açamadık. Takım olarak iyi olduğumuz ve rakibe sadece 2 pozisyon verdiğimiz maçtan 3 puanla çıkmayı beceremedik. İşin özeti bu... Ha bir de tarihin söyledikleri var tabii... 'Tekerrür etmeyi severim. Dikkatli olun. Benden söylemesi'