Yazıya, Trabzon bölgesi hakemlerinden Ramazan Keleş’in hakkını (!) teslim ederek başlamakta fayda var. Aksi takdirde yazı hiçbir anlam ifade etmeyecek…
Ramazan Keleş, tek kelimeyle maçın yıldızıydı, hem de yaldızlı tarafından… Çünkü ‘bir hakem nasıl karşılaşma yönetmemeli’ye iyi bir örnek ve ders niteliğine sahip yönetim gösterdi. Hiç kuşku yok ki; Türkiye futbol tarihinin kara sayfalarında hak ettiği yeri alacak!
Görmek için aşırı çaba gösterip görmezden geldiği ve uydurduğu faul pozisyonları. Kolundan çekilen Yalçın Kılıç yerine aleyhimize çalınan düdük, rakibe beklerken Nadir Çiftçi’ye çıkartılan sarı kart sadece iki küçük örnek… Saymayı bıraktığımda çetelede yer kalmamıştı.
Takdir haklarının tamamını rakipten yana kullanmakla yetinmedi, fair play’e çaldığı kara ile sahadan mağlup ayrılmamıza zemin hazırlamak istedi.
Yönetmelik açık,”Eğer hakem atışında top en az iki oyuncuya temas etmeden kaleye girerse; oyun aşağıdaki şekilde tekrarlanır.”
-Eğer top rakip takımın kalesine girerse kale vuruşu ile,
-Eğer top takım kalesine girerse köşe vuruşu ile.
“Bu hakemle bu maç nasıl bitecek” diye düşünüp bunu dostlarla paylaştığımda dakikalar henüz on biri gösteriyordu.
Takımlar soyunma odasına gidene kadar da ‘Ramazan Keleş’in; Samsun’la veya Samsunspor’la ne derdi var? Y.Samsunspor’un puan kaybetmesiyle kimin/kimlerin önü açılmak isteniyor?’ diye düşündüm durdum…
Sürmene bıçağı gibi bilenip gelmiş olmasının bir nedeni olmalı değil mi?
Bize gelirsek, keşke gazeteler ‘hakeme rağmen’ manşeti ile çıkabilseydi. Maalesef ortaya koyduğumuz futbol beklentimizin çok altında kaldı. Galibiyeti hak edecek performans sergilediğimiz söylenemez.
Bunu her iki takımın yakaladığı pozisyonlara ve kaleyi bulan isabetli şutlara bakarak da söylemek mümkün.
Rakibin dört golle kazandığı haftada ‘ deplasmanda bir puan iyidir’ diyeceklerden değilim. Eğer ‘yolun sonu şampiyonluk’ diyorsanız, iyi oynayarak hem rakibi, hem hakemi yenme becerisini göstermeniz gerekiyor. Bunu bu hafta bir kez daha ve çok açık bir şekilde gördük…
Görmek biraz hafif kaldı değil mi? Resmen gözümüze soktular…
Ramazan Keleş, tek kelimeyle maçın yıldızıydı, hem de yaldızlı tarafından… Çünkü ‘bir hakem nasıl karşılaşma yönetmemeli’ye iyi bir örnek ve ders niteliğine sahip yönetim gösterdi. Hiç kuşku yok ki; Türkiye futbol tarihinin kara sayfalarında hak ettiği yeri alacak!
Görmek için aşırı çaba gösterip görmezden geldiği ve uydurduğu faul pozisyonları. Kolundan çekilen Yalçın Kılıç yerine aleyhimize çalınan düdük, rakibe beklerken Nadir Çiftçi’ye çıkartılan sarı kart sadece iki küçük örnek… Saymayı bıraktığımda çetelede yer kalmamıştı.
Takdir haklarının tamamını rakipten yana kullanmakla yetinmedi, fair play’e çaldığı kara ile sahadan mağlup ayrılmamıza zemin hazırlamak istedi.
Yönetmelik açık,”Eğer hakem atışında top en az iki oyuncuya temas etmeden kaleye girerse; oyun aşağıdaki şekilde tekrarlanır.”
-Eğer top rakip takımın kalesine girerse kale vuruşu ile,
-Eğer top takım kalesine girerse köşe vuruşu ile.
“Bu hakemle bu maç nasıl bitecek” diye düşünüp bunu dostlarla paylaştığımda dakikalar henüz on biri gösteriyordu.
Takımlar soyunma odasına gidene kadar da ‘Ramazan Keleş’in; Samsun’la veya Samsunspor’la ne derdi var? Y.Samsunspor’un puan kaybetmesiyle kimin/kimlerin önü açılmak isteniyor?’ diye düşündüm durdum…
Sürmene bıçağı gibi bilenip gelmiş olmasının bir nedeni olmalı değil mi?
Bize gelirsek, keşke gazeteler ‘hakeme rağmen’ manşeti ile çıkabilseydi. Maalesef ortaya koyduğumuz futbol beklentimizin çok altında kaldı. Galibiyeti hak edecek performans sergilediğimiz söylenemez.
Bunu her iki takımın yakaladığı pozisyonlara ve kaleyi bulan isabetli şutlara bakarak da söylemek mümkün.
Rakibin dört golle kazandığı haftada ‘ deplasmanda bir puan iyidir’ diyeceklerden değilim. Eğer ‘yolun sonu şampiyonluk’ diyorsanız, iyi oynayarak hem rakibi, hem hakemi yenme becerisini göstermeniz gerekiyor. Bunu bu hafta bir kez daha ve çok açık bir şekilde gördük…
Görmek biraz hafif kaldı değil mi? Resmen gözümüze soktular…