Ligde üst üste alınan galibiyetler sonrası havamız değişti. İnegölspor karşılaşmasında ortaya konan futbol ile gelecek adına biraz daha umutlandık. Takımımıza güvenimiz bir kat daha arttı. ‘Acabalar’ ve teknik heyetle ilgili kaygılar derin dondurucuya kondu…
Biraz geçte olsa beklediğimiz seriyi yakaladık ve zirveye ortaklığımızı ilan ettik. Şimdi sıra geldi liderlik koltuğuna oturup ligi forse etmeye… Yapılan transferler ve kurulan takımla bu sezon ki beklentimiz; puan cetvelinin‘Samsunspor ve diğerleri’ şeklinde biçimleneceği değil miydi zaten?
Takım şayet rehavete havasına teslim olmazsa. Ve de ligde ki konumuna bakmaksızın rakibe saygıyı ön planda tutarsa hedefe giden yolun riskten biraz daha uzak yürüneceğini düşünüyorum. Saygı meselesine en iyi örnek geçen sezon oynadığımız Gaziantepspor maçı olsa gerek!
Yine bir Gaziantepspor maçı fakat bu kez farklı bir anlayış ve bakış açısıyla başka bir Samsunspor vardı… İlk on dakikaya üç net pozisyonu, iki gol sığdıran, 45 dakika rakibe top göstermeyen, yaptığı presle rakibi şaşkına çeviren Samsunspor…
Karşılaşma skor 2-0 olduktan sonra antrenman maçı havasına büründü desek yanlış olmaz. ‘Rahat bir maç çıkartıyoruz ve bu kez rehavet yok’ diye düşünürken ise; 30.dakikada anlıkta olsa yaşanan konsantrasyon kaybı az daha pahalıya mal oluyordu. Ha keza 56.dakikada pozisyonu olmayan rakibe gol hediye edecektik. Bu durum umarım alışkanlık yapmaz.
Rakibin iki zorunlu değişikliği dışında, ilk yarının net özeti; ‘Samsunspor oynadı, Gaziantepspor izledi.’ olabilir ancak… Kelime israfına neden olmadan bu kadar kısa ve öz…
İkinci yarı aynı beklentideydik lakin beklentilerimiz karşılık bulmadı. Mücadele üst düzeydi ancak tempo ona ayak uyduramadı. İlk dört dakikada bulduğumuz iki pozisyon ve uzatmalarda İrfan Başaran’ın direkte patlayan topu olmasaydı, heyecansız bir yarı izleyecektik. Skor; eh, oyun; tatminkar… Ne diyelim ‘seriye devam’
Bu arada Gaziantepspor takımını da kutlamak gerekiyor. Erken gol ve skora rağmen oyun disiplininden bir an bile kopmadılar.
‘Samsunspor kupada gidebildiği yere kadar gitmeli’ derken ne demek istediğimizi Enes İslam İlkin’e bakarak görebilirsiniz. Böylesi bir yetenek ‘maç eksiği’ denen şeye takılıp kaldı.
Biraz geçte olsa beklediğimiz seriyi yakaladık ve zirveye ortaklığımızı ilan ettik. Şimdi sıra geldi liderlik koltuğuna oturup ligi forse etmeye… Yapılan transferler ve kurulan takımla bu sezon ki beklentimiz; puan cetvelinin‘Samsunspor ve diğerleri’ şeklinde biçimleneceği değil miydi zaten?
Takım şayet rehavete havasına teslim olmazsa. Ve de ligde ki konumuna bakmaksızın rakibe saygıyı ön planda tutarsa hedefe giden yolun riskten biraz daha uzak yürüneceğini düşünüyorum. Saygı meselesine en iyi örnek geçen sezon oynadığımız Gaziantepspor maçı olsa gerek!
Yine bir Gaziantepspor maçı fakat bu kez farklı bir anlayış ve bakış açısıyla başka bir Samsunspor vardı… İlk on dakikaya üç net pozisyonu, iki gol sığdıran, 45 dakika rakibe top göstermeyen, yaptığı presle rakibi şaşkına çeviren Samsunspor…
Karşılaşma skor 2-0 olduktan sonra antrenman maçı havasına büründü desek yanlış olmaz. ‘Rahat bir maç çıkartıyoruz ve bu kez rehavet yok’ diye düşünürken ise; 30.dakikada anlıkta olsa yaşanan konsantrasyon kaybı az daha pahalıya mal oluyordu. Ha keza 56.dakikada pozisyonu olmayan rakibe gol hediye edecektik. Bu durum umarım alışkanlık yapmaz.
Rakibin iki zorunlu değişikliği dışında, ilk yarının net özeti; ‘Samsunspor oynadı, Gaziantepspor izledi.’ olabilir ancak… Kelime israfına neden olmadan bu kadar kısa ve öz…
İkinci yarı aynı beklentideydik lakin beklentilerimiz karşılık bulmadı. Mücadele üst düzeydi ancak tempo ona ayak uyduramadı. İlk dört dakikada bulduğumuz iki pozisyon ve uzatmalarda İrfan Başaran’ın direkte patlayan topu olmasaydı, heyecansız bir yarı izleyecektik. Skor; eh, oyun; tatminkar… Ne diyelim ‘seriye devam’
Bu arada Gaziantepspor takımını da kutlamak gerekiyor. Erken gol ve skora rağmen oyun disiplininden bir an bile kopmadılar.
‘Samsunspor kupada gidebildiği yere kadar gitmeli’ derken ne demek istediğimizi Enes İslam İlkin’e bakarak görebilirsiniz. Böylesi bir yetenek ‘maç eksiği’ denen şeye takılıp kaldı.