Tek devrelik oyun…
Her iki takım için de bu başlık atılabilir…
İlk yarı; düşüncesini sahaya yansıtan ve istediği sonucu tabelaya yazdıran Tuzlaspor, ikinci yarı Y.Samsunspor oldu…
İlk yarıda, bay geçeceğimiz haftaya deplasmanda alınacak üç puanın moraliyle girme isteğinden eser yoktu. Soyunma odasının ‘mucizesi’ bir kez daha kendini gösterdi ve ikinci yarıda bambaşka bir takım izledik.
Kazanma isteğiyle sahadaydık…
Rakibe baskı kurduk (ki değil Tuzlaspor birçok takım bu baskıya dayanamazdı), skorda dengeyi sağladık. Sonra vites arttırdık ve istediğimiz üç puanı ‘söke söke’ aldık…
Doğrusunu isterseniz ilk yarı, Hüseyin Eroğlu’nun ne yapmaya çalıştığını anlamakta zorlandım.
Futbol oyununun, oyun kuralları temel ve basittir. Eğer uzun vuruşlarla topu rakip yarı sahaya taşımak istiyorsan, o uzun vuruşlar sonrası oluşacak pozisyonlar için ikinci topları kazanma planına sahip olacaksın. Yoksa aslında her uzun vuruş rakibe yapılan gönüllü ikramdan başka bir sonuç doğurmaz.
Ki öyle de oldu…
Oyuncu değişiklikleri yerindeydi. Özellikle sahanın en kötüsü Ali Ülgen, Harris değişikliği. Bu değişikliğin oyunumuza ve skora nasıl yansıdığı ortada…
Bir de galibiyeti koruma güdüsüyle geri yaslanma işi var değil mi? Hüseyin Eroğlu bu sorunu çözmüş gibi…
Attığımızdan çok kaçırdık. Pozisyon üretebildiğimize mi sevinelim, bozuk para gibi harcadığımıza mı üzülelim bilemedim. Deplasmanda onca pozisyona gir ama topu filelere göndereme!
Ya rakip karambol falan son dakikalarda bir gol bulsaydı? Düşüncesi dahi kötü...
Maçı bırakmamak önemli, geriden gelip maçı çevirebilmek çok daha önemli… Galibiyet serisini üç maça çıkartmakta öyle…
Her iki takım için de bu başlık atılabilir…
İlk yarı; düşüncesini sahaya yansıtan ve istediği sonucu tabelaya yazdıran Tuzlaspor, ikinci yarı Y.Samsunspor oldu…
İlk yarıda, bay geçeceğimiz haftaya deplasmanda alınacak üç puanın moraliyle girme isteğinden eser yoktu. Soyunma odasının ‘mucizesi’ bir kez daha kendini gösterdi ve ikinci yarıda bambaşka bir takım izledik.
Kazanma isteğiyle sahadaydık…
Rakibe baskı kurduk (ki değil Tuzlaspor birçok takım bu baskıya dayanamazdı), skorda dengeyi sağladık. Sonra vites arttırdık ve istediğimiz üç puanı ‘söke söke’ aldık…
Doğrusunu isterseniz ilk yarı, Hüseyin Eroğlu’nun ne yapmaya çalıştığını anlamakta zorlandım.
Futbol oyununun, oyun kuralları temel ve basittir. Eğer uzun vuruşlarla topu rakip yarı sahaya taşımak istiyorsan, o uzun vuruşlar sonrası oluşacak pozisyonlar için ikinci topları kazanma planına sahip olacaksın. Yoksa aslında her uzun vuruş rakibe yapılan gönüllü ikramdan başka bir sonuç doğurmaz.
Ki öyle de oldu…
Oyuncu değişiklikleri yerindeydi. Özellikle sahanın en kötüsü Ali Ülgen, Harris değişikliği. Bu değişikliğin oyunumuza ve skora nasıl yansıdığı ortada…
Bir de galibiyeti koruma güdüsüyle geri yaslanma işi var değil mi? Hüseyin Eroğlu bu sorunu çözmüş gibi…
Attığımızdan çok kaçırdık. Pozisyon üretebildiğimize mi sevinelim, bozuk para gibi harcadığımıza mı üzülelim bilemedim. Deplasmanda onca pozisyona gir ama topu filelere göndereme!
Ya rakip karambol falan son dakikalarda bir gol bulsaydı? Düşüncesi dahi kötü...
Maçı bırakmamak önemli, geriden gelip maçı çevirebilmek çok daha önemli… Galibiyet serisini üç maça çıkartmakta öyle…