Son iki karşılaşmamızı, beraberliğe odaklı ve kapanan takımlara karşı oynadık. Temposu saman alevi kıvamında, görsel zevkten uzak ve pozisyon kısırı karşılaşmalardı.
Bu kez öyle olmadı…
Tempolu ve görsel zevki yüksek karşılaşma izledik. Çünkü rakip play-off hesapları yapıyordu ve sahaya kazanmak için çıkmıştı…
Rakibin açık futbolu işimizi kolaylaştırdı.
Her iki takım da kutlanmayı hak ediyor. Tabii Gökhan Alsan bu kutlamaya dâhil değil… O futbol oynamaktan çok hesaplaşma peşinde gibiydi! ‘Samsunspor taraftarının ‘övgü’ dolu sözlerine layık olmaya çalıştı’ da denebilir…
On sekiz maçlık yenilmezlik serisi.
En yakın takipçisiyle arada dört puanlık fark.
Zirvedeki değerli yalnızlık…
Boluspor karşısına bu karneyle çıktık. Göz kamaştıran karne ister istemez, rehavet kapımızı çalar mı diye düşündürmüyor da değil… Skor farkına rağmen rakip sahada yapılan pres, rehavet değil şampiyonluğa olan inancın göstergesiydi…
Oyun henüz ısınmadan geri düştük…
İlk yarının son dilimine kadar topu üçüncü bölgeye taşımakta zorlandık. Taşıdığımızda ise final paslarında başarılı değildik. Son bölümünde ise; Çağlar Şahin Akbaba’nın başarılı kurtarışları skorda dengeyi sağlamamızı engelledi.
‘Yediğinden çok kurtardı’ desek yeridir…
İkinci yarıya bıraktığımız baskı ve baskının getirdiği golle başladık. Altı dakikalık baskı öne geçmemize yetti de arttı. Rakibin on kişi kalması işimizi iyice kolaylaştırdı ve rakip sahada farka gittik.
Harris dışında takım olarak iyiydik. O da zaten devre bitmeden kenara alındı. Tomane’nin attığı gol sonrası sergilediği tavrı anlamakta zorlandım. Şampiyonluğa koşan takımın parçası olduğunun farkında değil sanırım…
Tünelin ucundaki ışık her geçen hafta biraz daha netleşiyor…
Bu kez öyle olmadı…
Tempolu ve görsel zevki yüksek karşılaşma izledik. Çünkü rakip play-off hesapları yapıyordu ve sahaya kazanmak için çıkmıştı…
Rakibin açık futbolu işimizi kolaylaştırdı.
Her iki takım da kutlanmayı hak ediyor. Tabii Gökhan Alsan bu kutlamaya dâhil değil… O futbol oynamaktan çok hesaplaşma peşinde gibiydi! ‘Samsunspor taraftarının ‘övgü’ dolu sözlerine layık olmaya çalıştı’ da denebilir…
On sekiz maçlık yenilmezlik serisi.
En yakın takipçisiyle arada dört puanlık fark.
Zirvedeki değerli yalnızlık…
Boluspor karşısına bu karneyle çıktık. Göz kamaştıran karne ister istemez, rehavet kapımızı çalar mı diye düşündürmüyor da değil… Skor farkına rağmen rakip sahada yapılan pres, rehavet değil şampiyonluğa olan inancın göstergesiydi…
Oyun henüz ısınmadan geri düştük…
İlk yarının son dilimine kadar topu üçüncü bölgeye taşımakta zorlandık. Taşıdığımızda ise final paslarında başarılı değildik. Son bölümünde ise; Çağlar Şahin Akbaba’nın başarılı kurtarışları skorda dengeyi sağlamamızı engelledi.
‘Yediğinden çok kurtardı’ desek yeridir…
İkinci yarıya bıraktığımız baskı ve baskının getirdiği golle başladık. Altı dakikalık baskı öne geçmemize yetti de arttı. Rakibin on kişi kalması işimizi iyice kolaylaştırdı ve rakip sahada farka gittik.
Harris dışında takım olarak iyiydik. O da zaten devre bitmeden kenara alındı. Tomane’nin attığı gol sonrası sergilediği tavrı anlamakta zorlandım. Şampiyonluğa koşan takımın parçası olduğunun farkında değil sanırım…
Tünelin ucundaki ışık her geçen hafta biraz daha netleşiyor…