İlk 9 haftada hedefinin çok uzağında kalan Samsunspor, yeni hocasıyla çıkışa geçmeyi umduğu bir maç oynadı. Ama Bandırmaspor deplasmanında da umduğunu bulamadı.
Teknik Direktör Fuat Çapa, Erzurum maçına göre hemen hemen aynı takımı sahaya çıkardı. Sadece Bah'ın yerine cezası biten Tomane hücum hattındaki yerini aldı.
Karşılaşmaya iyi başlayamadık. O kadar dağınıkdık ki, 8. dakikada yaşadığımız şu pozisyon, işin acı bir özetiydi.
Bu dakikada gereksiz geri paslaşmalar, kaleci Aykut'un rakip üzerine iyice gelene kadar topu bekletmesi, sonra baskı ile topu kötü şekilde ayağından çıkarması, Hasan'ın kontrol edemediği top sonrası rakibine faul yapıp sarı kart görmesi ve akabinde serbest vuruş sonrası kalemizde gördüğümüz çok tehlikeli bir atak. Neredeyse golü yiyorduk. Bir iki acemi hareketin nelere mal olabileceğinin bir örneğiydi. Bir sarı kartla ucuz kurtulduk, golü de daha maçın başında yiyebilirdik.
Maç boyunca geri pas sıkıntımız devam etti. Hemen hemen her geri pasta yüreğimiz ağzımıza gelmeye devam ediyor. Bazen topu geri pas yapmak yerine direkt rakibin ayağına bıraksak, kalemizde daha az tehlike yaşarız gibime geliyor!.. Hiç değilse top ceza alanımızda değil de daha ileride bir bölgede kalır.
Koskoca bir ilk yarıda Samsunspor hiç bir şey oynamadı. Devrenin neredeyse tamamı Bandırmaspor'un kontrolünde ve baskısında geçti. Orta alanı kontrol edemedik. Birçok pozisyonda Bandırmalı oyuncular ellerini kollarını sallayarak ceza alanımıza girdi, savunmanın arkasına paslar attı. Hücumda bir kez organize bir atakla gelir gibi olduk, Fofana'nın çok kötü ortasıyla, hücum girişimimiz bitti. Bir de kornerde Osman'ın kafa vuruşu var o kadar.
Bu kötü futbola rağmen, Aykut'un bir kritik kurtarışı ve Bandırmasporlu futbolcuların beceriksizlikleriyle devreyi atlatmak üzereydik ki, uzatmanın son saniyelerinde frikikten golü yedik. Frikikte, Bentley'in vuruşunda baraj topu karşılamak yerine kafasını kaçırınca gol de kaçınılmaz oldu...
Geçen sezon boşa geçen ilk yarılardan dolayı dert yanıyorduk. Bu sezon eskiyi arar hale geldik.
Samsunspor'un ikinci devreye 1-0 geride başlaması aslında bizim için büyük risk taşıyan bir futbolu da beraberinde getirdi. Samsunspor beklendiği gibi biraz daha baskılı başladı, Bandırmaspor ise daha geride kaldı.
Kırmızı-beyaz-siyahlı takım, baskılı oynadığı bölümde gol bulamadığında rakibin kontralarla bize büyük tehlikeler yaşattığını bundan önceki maçlarda sık sık yaşadık. Nitekim 87'de böyle bir golü kalemizde gördük. Bu gol de zaten maçı bitirdi.
Bu arada 85'te bir serbest vuruş kazandık. Gökhan topun başına geçti, ortayı yaptı. Top ceza alanında kimsenin olmadığı noktaya gitti. ''Duran bir top bu kadar mı kötü kullanılır! Bu takım hiç mi duran top organizasyonu çalışmıyor?'' diye düşünmekten kendimizi alamadık.
Samsunspor'da, belki bir kaç hata yaptı ama cansiperane oynayan Soner sınıfı geçen tek isimdi. Sonradan oyuna giren Gökhan ile Melih gayretliydi. Hasan'ın etkisiz oyunu şaşırtmaya devam ediyor. Fofana, Tomane, Yasin de kötü kare ası (!) tamamlayan diğer isimler oldu.
İkinci yarının büyük bölümünde Çapa, Alaaddin'i biraz daha öne çıkartıp üçlü savunmayla oynadı. Sanki bu anlarda Alaaddin'in yerine hücuma katkısı daha fazla olan Ali düşünülemez miydi?
Mehmet Altıparmak hoca gitti, Fuat Çapa geldi. Kupayı saymıyorum. Yeni teknik direktörümüzle iki maç oynadık. Neredeyse Altıparmak dönemi ile aynı takım sahaya çıkıyor. Takım aynı futbolu oynuyor. Daha doğrusu aynı futbolu oynayamıyor.
Umutla çıktığımız ama hüsranla tamamladığımız bir maçı daha geride bıraktık. 10 haftada puan kaybımız 18'e yükseldi. Bu ligde zirveyi hedefleyenlerin genelde planı maç başına 2 puan ortalamasıdır. Bizim ortalamamız 1'in az üzerinde. Yani yetersizin de yetersizi bir noktaya doğru gidiyoruz.
Geçen her hafta eksiye yazıyor. Şampiyonluktan geçtim, hiç değilse play-off için bari mücadele etmeyi beklemek de hakkımız. Uçurumun kenarına doğru ilerliyoruz. Yakında çıktığımız deplasman maçlarında rakip tribünler, ''Samsunspor kümeye'' diye bağırırlarsa bu taraftara, bu camiaya yazık değil mi?
Teknik Direktör Fuat Çapa, Erzurum maçına göre hemen hemen aynı takımı sahaya çıkardı. Sadece Bah'ın yerine cezası biten Tomane hücum hattındaki yerini aldı.
Karşılaşmaya iyi başlayamadık. O kadar dağınıkdık ki, 8. dakikada yaşadığımız şu pozisyon, işin acı bir özetiydi.
Bu dakikada gereksiz geri paslaşmalar, kaleci Aykut'un rakip üzerine iyice gelene kadar topu bekletmesi, sonra baskı ile topu kötü şekilde ayağından çıkarması, Hasan'ın kontrol edemediği top sonrası rakibine faul yapıp sarı kart görmesi ve akabinde serbest vuruş sonrası kalemizde gördüğümüz çok tehlikeli bir atak. Neredeyse golü yiyorduk. Bir iki acemi hareketin nelere mal olabileceğinin bir örneğiydi. Bir sarı kartla ucuz kurtulduk, golü de daha maçın başında yiyebilirdik.
Maç boyunca geri pas sıkıntımız devam etti. Hemen hemen her geri pasta yüreğimiz ağzımıza gelmeye devam ediyor. Bazen topu geri pas yapmak yerine direkt rakibin ayağına bıraksak, kalemizde daha az tehlike yaşarız gibime geliyor!.. Hiç değilse top ceza alanımızda değil de daha ileride bir bölgede kalır.
Koskoca bir ilk yarıda Samsunspor hiç bir şey oynamadı. Devrenin neredeyse tamamı Bandırmaspor'un kontrolünde ve baskısında geçti. Orta alanı kontrol edemedik. Birçok pozisyonda Bandırmalı oyuncular ellerini kollarını sallayarak ceza alanımıza girdi, savunmanın arkasına paslar attı. Hücumda bir kez organize bir atakla gelir gibi olduk, Fofana'nın çok kötü ortasıyla, hücum girişimimiz bitti. Bir de kornerde Osman'ın kafa vuruşu var o kadar.
Bu kötü futbola rağmen, Aykut'un bir kritik kurtarışı ve Bandırmasporlu futbolcuların beceriksizlikleriyle devreyi atlatmak üzereydik ki, uzatmanın son saniyelerinde frikikten golü yedik. Frikikte, Bentley'in vuruşunda baraj topu karşılamak yerine kafasını kaçırınca gol de kaçınılmaz oldu...
Geçen sezon boşa geçen ilk yarılardan dolayı dert yanıyorduk. Bu sezon eskiyi arar hale geldik.
Samsunspor'un ikinci devreye 1-0 geride başlaması aslında bizim için büyük risk taşıyan bir futbolu da beraberinde getirdi. Samsunspor beklendiği gibi biraz daha baskılı başladı, Bandırmaspor ise daha geride kaldı.
Kırmızı-beyaz-siyahlı takım, baskılı oynadığı bölümde gol bulamadığında rakibin kontralarla bize büyük tehlikeler yaşattığını bundan önceki maçlarda sık sık yaşadık. Nitekim 87'de böyle bir golü kalemizde gördük. Bu gol de zaten maçı bitirdi.
Bu arada 85'te bir serbest vuruş kazandık. Gökhan topun başına geçti, ortayı yaptı. Top ceza alanında kimsenin olmadığı noktaya gitti. ''Duran bir top bu kadar mı kötü kullanılır! Bu takım hiç mi duran top organizasyonu çalışmıyor?'' diye düşünmekten kendimizi alamadık.
Samsunspor'da, belki bir kaç hata yaptı ama cansiperane oynayan Soner sınıfı geçen tek isimdi. Sonradan oyuna giren Gökhan ile Melih gayretliydi. Hasan'ın etkisiz oyunu şaşırtmaya devam ediyor. Fofana, Tomane, Yasin de kötü kare ası (!) tamamlayan diğer isimler oldu.
İkinci yarının büyük bölümünde Çapa, Alaaddin'i biraz daha öne çıkartıp üçlü savunmayla oynadı. Sanki bu anlarda Alaaddin'in yerine hücuma katkısı daha fazla olan Ali düşünülemez miydi?
Mehmet Altıparmak hoca gitti, Fuat Çapa geldi. Kupayı saymıyorum. Yeni teknik direktörümüzle iki maç oynadık. Neredeyse Altıparmak dönemi ile aynı takım sahaya çıkıyor. Takım aynı futbolu oynuyor. Daha doğrusu aynı futbolu oynayamıyor.
Umutla çıktığımız ama hüsranla tamamladığımız bir maçı daha geride bıraktık. 10 haftada puan kaybımız 18'e yükseldi. Bu ligde zirveyi hedefleyenlerin genelde planı maç başına 2 puan ortalamasıdır. Bizim ortalamamız 1'in az üzerinde. Yani yetersizin de yetersizi bir noktaya doğru gidiyoruz.
Geçen her hafta eksiye yazıyor. Şampiyonluktan geçtim, hiç değilse play-off için bari mücadele etmeyi beklemek de hakkımız. Uçurumun kenarına doğru ilerliyoruz. Yakında çıktığımız deplasman maçlarında rakip tribünler, ''Samsunspor kümeye'' diye bağırırlarsa bu taraftara, bu camiaya yazık değil mi?