Y.Samsunspor’un lig karnesi beklentimizin hayli uzağında. Cümledeki ‘beklentimiz’ kelimesinin özellikle altını çiziyorum.
Beklenti yüksekti çünkü Y.Samsunspor; “2025 yılına kadar plan yaptık. Süper Lig'de kalıcı olmak istiyoruz. Sonrasında da Avrupa kupalarına giden bir takım. Sonrasında da şampiyonluğa oynayan bir takım” söylemleriyle beklenti çıtasını yükseğe taşıyan bir başkana sahipti…
“Futbol tamamen şirketleşmiş bir yapı altında benim kontrolüm altında gidiyor. O yüzden sahiplik, tam bir sahiplik; %100. Ben adım adım gideceğim” diyordu başkan…
Geçen sezon yapılan yanlış transferler sonrası da dizginleri ele aldı(!) ve transfer trafiği tamamen onun kontrolüne girdi. Bunu da;“ Sorumluluk bende bu sene, transfer yanlış gittiyse Yüksel Yıldırım’ı suçlasınlar. Ne scout ne de genel menajerimizi suçlasınlar. Bütün sorumluluğu üzerime alıyorum. Bu kadar açık ve net söylüyorum, transfer yanlışsa tüm suç bende” açıklamalarıyla öğrendik.
Y.Samsunspor’da saha içi işler istediğimiz gibi gitmediği için üzgünüz, bir o kadar da kızgınız.
Ancak;
“Ayrıca transferleri daha çok kulübün gidişatına göre yaptım çünkü hocaların bakış açısıyla, bizlerin bakış açısı biraz farklı. Samsunspor'da işlere, şirketleşmeden dolayı farklı bakıldığından dolayı ve gelecekle ilgili plan yaptığım için bu sene ben bir tohum ektim. Bu tohum 3 sene içerisinde yeşerecek. (…)İlk senede belki meyvesini alamayabiliriz ama 3 sene içerisinde iyice oturduğunda, giden yıldız oyuncuların yerini alttan gelenlerle dolduracak bir sistem çalışıyor olacak Samsunspor'da "
Görüldüğü üzere, uzun vadeli bir planlama söz konusu. O yüzden kızgınlıkları, kırgınlıkları ve üzüntüyü bir kenara bırakmalı. O istifa bu istifa, o ruhsuz bu sorumsuz, ondan cacık bundan turşu olmaz gibi söylemleri yapmamalı veee uzun vadeli planlamayı göz önüne alarak beklentileri ertelemeliyiz…
Biliyorsunuz, hayat sadece iki şeyden oluşur. Beklentileriniz ve o doğrultuda yapacağınız tercihleriniz…
Beklentileriniz doğrultusunda doğru tercihler yapmışsanız ne ala, ama tersi bir durum söz konusuysa vay halinize…
Ha bir de, patron istemedikten sonra, mutlu sonu kimin veya kimlerin istediğinin pek de bir önemi yok. Bu da unutulmamalı…
Beklenti yüksekti çünkü Y.Samsunspor; “2025 yılına kadar plan yaptık. Süper Lig'de kalıcı olmak istiyoruz. Sonrasında da Avrupa kupalarına giden bir takım. Sonrasında da şampiyonluğa oynayan bir takım” söylemleriyle beklenti çıtasını yükseğe taşıyan bir başkana sahipti…
“Futbol tamamen şirketleşmiş bir yapı altında benim kontrolüm altında gidiyor. O yüzden sahiplik, tam bir sahiplik; %100. Ben adım adım gideceğim” diyordu başkan…
Geçen sezon yapılan yanlış transferler sonrası da dizginleri ele aldı(!) ve transfer trafiği tamamen onun kontrolüne girdi. Bunu da;“ Sorumluluk bende bu sene, transfer yanlış gittiyse Yüksel Yıldırım’ı suçlasınlar. Ne scout ne de genel menajerimizi suçlasınlar. Bütün sorumluluğu üzerime alıyorum. Bu kadar açık ve net söylüyorum, transfer yanlışsa tüm suç bende” açıklamalarıyla öğrendik.
Y.Samsunspor’da saha içi işler istediğimiz gibi gitmediği için üzgünüz, bir o kadar da kızgınız.
Ancak;
“Ayrıca transferleri daha çok kulübün gidişatına göre yaptım çünkü hocaların bakış açısıyla, bizlerin bakış açısı biraz farklı. Samsunspor'da işlere, şirketleşmeden dolayı farklı bakıldığından dolayı ve gelecekle ilgili plan yaptığım için bu sene ben bir tohum ektim. Bu tohum 3 sene içerisinde yeşerecek. (…)İlk senede belki meyvesini alamayabiliriz ama 3 sene içerisinde iyice oturduğunda, giden yıldız oyuncuların yerini alttan gelenlerle dolduracak bir sistem çalışıyor olacak Samsunspor'da "
Görüldüğü üzere, uzun vadeli bir planlama söz konusu. O yüzden kızgınlıkları, kırgınlıkları ve üzüntüyü bir kenara bırakmalı. O istifa bu istifa, o ruhsuz bu sorumsuz, ondan cacık bundan turşu olmaz gibi söylemleri yapmamalı veee uzun vadeli planlamayı göz önüne alarak beklentileri ertelemeliyiz…
Biliyorsunuz, hayat sadece iki şeyden oluşur. Beklentileriniz ve o doğrultuda yapacağınız tercihleriniz…
Beklentileriniz doğrultusunda doğru tercihler yapmışsanız ne ala, ama tersi bir durum söz konusuysa vay halinize…
Ha bir de, patron istemedikten sonra, mutlu sonu kimin veya kimlerin istediğinin pek de bir önemi yok. Bu da unutulmamalı…