Yanlış hatırlamıyorsam 1981 senesiydi…
Amerika’nın dünyaca ünlü Harlem Basketbol Takımı gösteri maçları yapmak üzere çıktığı dünya turnesinde Türkiye’ye geldi, Samsun’a da uğradı.
Biletler yüksek bir rakamdan satılmış olsa da Yaşar Doğu Spor Salonu tıklım tıklım dolmuştu.
Maçı yönetecek hakemler Harlem ekibinin birer parçasıydı.
Masa hakemliği yapmam teklif edilince o müthiş şovun bir parçası olacağımdan kabul ettim.
Şov başlamadan önce Milliyet Gazetesi Samsun Bürosu’nda birlikte çalıştığımız gazeteci arkadaşım rahmetli Ali Orhan, eski milli basketbolcu rahmetli Doğan Hakyemez, Sunucu Korhan Abay ile kendi aramızda tek pota maç yapıyor zaman geçiriyorduk.
Harlem takımındaki basketbolcular yavaş yavaş sahaya giriş yapıp ısınma hareketleri yapıyordu.
İlginç, bir o kadar da isabetli atışlar kaydedip tribünlerin alkışlarını topluyorlardı.
Hemen herkes bu top cambazlarını izlemekten büyük keyif alıyordu.
Biz ise ikili iki takıma ayrılmış maçımızı oynuyorduk.
Bir ara top bana geldi, Ali Orhan kendisine pas atmam için yerini almış ellerini açmış beklerken…
Topu koltuğumun arasına sıkıştırıp sahanın ortasına doğru yürüdüm.
Meraklı bakışlarla seyredenlerin aklından geçenleri okuyor gibiydim.
Kendimde değildim…
Niye böyle bir şey yapıyorum?
Onu da bilmiyordum.
Tam ortaya geldim, topu iki elimle havaya kaldırdım, bir iki tur avuçlarımın arasında döndürdüm, tüm gücümle yere doğru attım.
Bir iki metre kadar önümde yerde zıplayan top havalandı havalandı ve potaya bile değmeden deliksiz çemberden içeri girdi ve Ali’nin kucağına düştü.
Ben dahil herkes şaşırmıştı.
Müthiş bir atıştı…
Top beni mahcup etmemişti.
Tribünlerdeki herkes koro halinde bir yandan alkışlayıp, bir yandan da “Türkiye, Türkiye” diye tezahüratta bulunuyorlardı.
Harlemcilerden birkaçı beni tebrik etti.
Ali, Korhan ve Doğan da hayretler içerisinde kalmışlardı, yanlarına gittim Ali, “Bir daha at” dedi.
Yanıtım çok netti;
“Papaz her zaman pilav yemez oğlum”
Atmadım, iyi ki de atmamışım.
Ertesi gün işe gitmeyip erkenden salona gittim.
Elime topu alıp aynı yerden otuz kırk kez attım attım.
Bana mısın demedi.
Bir kez dahi olsun girmedi, sokamadım topu…
Tanrı bir önceki gün bana bu şansı bir kereliğine tanımış ben de bu şansı kullanmıştım.