Hüseyin Eroğlu’nun erken vedası sonrası sahamızda Gaziantep FK. karşısına çıktık.
Sonuç; hüsran…
Kötü gidişin faturası Hüseyin Eroğlu’na kesildi…
Sizleri bilmem ama böyle bir kararın bu kadar erken alınınmış olması beni hayli şaşırttı.
Üç yıllık sözleşme imzala, üç günde kapının önüne koy..! Yönetimin aldığı kararının doğruluğu test etmek için epeyce uzun(!) bir süre…
Alınan oyuncuların kalitesine… Geç gelen transferlere… Yeni katılan oyuncularla yapılamayan hazırlık kampına… Kamp ile aşılacak adaptasyon sürecine ve geliştirilecek yan yana oynama özelliğine…
Tüm bunların sorumlularının ödemesi gereken bir fatura yok mu?
Yapılan transfelerin, kiralıklar hariç sadece dördüne bedel ödenmiş. Diğerleri bedelsiz takıma katılmış.
Yani bedava…
Bedava peynir sadece fare kapanında olurmuş…
Kesilen faturanın adresi doğrumuydu?
Bunu da yaşayarak göreceğiz.
Hüseyin Eroğlu sonrasında, herkeste (medyada, yazarlarda) bir yerli teknik direktör güzellemesi... Anlaşılan o ki kendisine teklif iletilen yerli teknik direktörler de bakıyor, Samsunspor'un mevcut hali ile gelmeye sıcak bakmıyor. Bu yerli teknik direktör saplantısına, Gaziantepspor'un son hamlesine bakıyor ve katılamıyorum. Sezona Gaziantepsor'un eski oyuncusu ve yörenin çocuğu Erdal Güneş ile başlamasına rağmen umduğunu bulamayan Gaziantep FK, Marius Sumudica ile nasıl ivme kazandı, üstümüze çıktı. Ve adamın Türkiye'ye gelir gelmez ilk beyanatı "hayatımda teknik direktörlük yaptığım hiçbir takım küme düşmedi, Gaziantep de düşmeyecek.." Kısacası, al başkan getir Horst Hrubesch'i.. İdman yapmaktan canını çıkarsın bu oyuncuların hem de 1997'den yarım kalan hesabı kapasın....