İlginç bir lig sezonu yaşanıyor.
Üst sıralarda da, düşme hattında da durum pek farklı değil. Ancak bizim hikâyemiz, ilginçlik konusunda başı çekiyor desek, abartmış olmayız.
Sezona "ligde kalma" parolasıyla başla, lig bitmeden Avrupa kupalarını garantile!
Bir başka ilginç durum ise Beşiktaş’la adeta “üçüncü olmama(!)” yarışına girmemizdi. Her iki takım da aynı haftalarda puan kaybedince, ortaya böylesine garip bir tablo çıktı.
Gelinen noktada, Konferans Ligi'ne katılmak ile Avrupa Ligi’ne gitmek arasında bir yerdeyiz. Ancak bizim kalan maçları kayıpsız geçmemiz ne yazık ki yeterli olmuyor.
Rakibimizin de puan kaybetmesi gerekiyor. Rakip ilk fireyi verdi. Bitime iki hafta kala, uzun haftalar oturduğumuz üçüncülük koltuğundayız.
Yine de kötü performans sergilediğimiz haftalardaki puan kayıplarına yanıyorum.
Bizde ilginçlik biter mi?
Bundan on üç yıl önce biz ligde kalma savaşı verirken, Sivasspor Avrupa kupalarına katılmak için mücadele ediyordu.
Kadere bakın ki, yıllar sonra aynı film yeniden sahnede.
Bu kez roller farklı tabii...
Hal böyle olunca, bu maçın havası bir çeşit hesaplaşmaya dönüştü.
“Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmazmış.”
Biz de bize yapılanı unutmadık. Unutmamız da mümkün değildi.
Nasıl unutulur gol sevinçlerindeki abartı, nasıl unutulur gözyaşlarımız?
Şimdi sevinme ve mutlu olma sırası bizde...
Mutluyuz çünkü geçmişin hesabını gördük.
Mutluyuz çünkü ilk kez Avrupa arenalarında boy göstereceğiz.
Samsun şehri, Samsunspor’la Avrupalı oluyor.
Nasıl mutlu olmayalım?
Doksan dakika boyunca hassasiyetimizin farkında olarak üst düzey mücadele eden oyuncularımızı kutluyorum.
Biz istedik, onlarda bizi kırmadılar...