İstanbul’dan da eli boş döndük…
Galatasaray’la ne aynı kulvardayız ne de rakibiz.
Galatasaray’ın kadro kalitesi göz önüne alındığında skora değil mücadele azmimize odaklanmak gerekiyordu, ben de öyle yaptım…
Puanla dönemedik ama doksan dakika boyunca oyunda olduk. Üç gol yememize rağmen oyundan düşmedik. Goller aradık. Farkı bire kadar indirmeyi başardık.
Gol yollarındaki eksikliğimiz giderilmiş gibi görünüyor.
Bu kez defansımız sınıfta kaldı. Okan Kocuk’un performansı(!) ise her zaman ki gibi göz kamaştırıyor.
Yeni bir takımız. Yan yana oyna alışkanlığı edinmemiz için zaman ihtiyacımız var.
Ne var ki Sivasspor ve Kayserispor karşılaşmalarında bu kadroya sahada olabilseydi puan sıralamasında ki yerimiz farklı olurdu diye düşünüyorum.
İyi hikâye anlatmak, Y.Samsunspor’da çalışan hocaların ortak özelliği olsa gerek…
“Dengeyi bozan ise, Galatasaray'ın yakaladığı pozisyonları gole çevirmesi, bizim ise kaçırmamız oldu.”
İlk iki golün birbirinin kopyası olmasına nedense değinmiyor..!
Veya ilk golden sonra neden önlem almadığına…
Peki, üçüncü gole ne demeli? Sormazlar mı adama ‘hiç mi Galatasaray maçı izlemedin’ diye…
Sıradan futbol izleyicisi dahi Abdulkerim Bardakçı’nın köşe vuruşlarında aldığı pozisyonu ve attığı gol sayısını bilir.
Önlem almıyorsan topu ağlarında görürsün.
Dedim ya iyi hikâye anlatırlar…
O hikaye Anlatıyor degigin Adam gecen sene 11 senelik ruyayı 6 hafta önceden gerceklestirdi bence sen hikaye anlatmayı bırakmalısın. İlerleyen haftalarda hikayeyi gorup övmeye başlarsınız.