Bu sezon, şampiyonluk adayı takımlar karşısında sahadan puanla ayrılmayı başaramamıştık.
İkisi içerde, ikisi dışarıda oynadığımız bütün karşılaşmalardan sahadan boynu bükük ayrıldık.
Kalemizde gördüğümüz on gole karşılık, rakip fileleri ancak dört kez havalandırabilmiştik. Alınan sonuçlar; oyuncular arasındaki kalite farkıyla açıklanabilir mi? Elbette ki açıklanabilir…
Veya kapasite ve futbol ufukları bundan ibaretti denebilir mi? Elbette ki denebilir ancak; savaşmadan teslim olduğumuz karşılaşma olduğu da söylenemez.
Fenerbahçe deplasmanından alınan bir puan ilk oldu…
Buna ‘futbol aklıyla puanı koparttık’ mı dersiniz, ‘şanslıydık’ veya ‘ilahlar korudu’ mu, size kalmış.
Sonuç olarak; puan çıkartmanın en zor adreslerinden biri olan Ş.Saraçoğlu’ndan puan çıkarttık.
Tek gerçek bu…
Rakibin sayısız pozisyonu filelerle buluşamamış, kaleyi bulan ilk isabetli şutumuzun dakikası elli ikiymiş…
Ne gam…
Tek gerçek; her kademesinde gösterilen üst düzey mücadele örneğini ve zor deplasmandan alınan altın değerindeki puan…
Fazla da söze gerek yok…