Rakip, ligde henüz yenilgi yüzü görmeyen Başakşehir idi…
Samsunspor, geçen sezonlardan belası deplasman ‘kabusunu’, bu kez ‘iç saha‘da yaşamak istemiyordu. Sahasında ilk golü atmak, ilk galibiyeti almak istiyordu.
Üzerine çok şey yazılıp söylenebilir, ‘ilginç karşılaşma izledik’ deyip geçelim…
Örneğin; Başakşehir ilk yirmi dakika bize adeta top göstermedi. Onlar top çevirdi biz izledik. Rakibi rahatsız edecek hiçbir aksiyon içinde olmadan yarıyı tamamladık. 72.dakikaya kadar olumlu bir tek duran top kullanamadık.
Oyuna katılmaya niyetimiz vardı ama icraata geçirmekte sınıfta kaldık. Geçen hafta ortaya koyduğumuz oyundan belki bir tık iyi görüntü verdik.
Ne var ki temposuz, pozisyonsuz ve tatsız bir karşılaşmanın son yirmi dakikasında dorukta, hop oturduk hop kalktık. Beraberliğe razıyken tarihi farkı kaçırdık vs.
Ne olduysa 65’inci dakikadan sonra oldu. Samsunspor üzerindeki ‘ölü toprağını’ Moundilmadji’in ayağından bulduğumuz harika gol ve sonrası bir attı, pir attı..!
Samsunspor’un iki yarıda farklı karakter sergilemesini bu kez, ‘gole kadar ve golden sonrası’ olarak gördük.
Gol ile birlikte takım kimliğini yeniden buldu. Duran topun pozitif kullanılması da yine gol sonrası oldu. Ve farkı ikiye çıkarttık.
Hemen her maçın kırılma anı vardır. Bu karşılaşmanın kırılma anının adı; Zeki Yavru… Filelerle topun arasına girmemiş olsaydı, şimdi çok farklı şeyler yazılıyor olacaktı. Zeki Yavru, ‘maçın adamı’ olmayı çoktan hak ediyor ancak Van Drongelen, Marc Bola ve Okan Kocuk’un onu zirvede yalnız bırakacağını hiç sanmıyorum.
Gözümüze batan iyileri yazdık, gecenin şanssızını da yazalım; Carl Holse… İyi oyununu maalesef golle süsleyemedi.
Celil Yüksel’in, ilk on biri hak eden bir oyun sergilediğini düşünüyorum. Ha keza Muja’nında…
Ligin dişli ekiplerinden Başakşehir’den üç puan aldık. Elbette keyfimiz yerinde, mutluyuz. Ancak oyundan düşmüş rakip karşısında tarihi farkın kaçması da üzdü. Ligde havamız farklı olurdu…