Peki, kazanmak için ne yaptık?
Hiç…
Hem de en büyüğünden…
Hem de en hiç olanından…
Markus Gisdol’un işi zor değil zorun çok daha ötesinde…
Oynadığı sekiz karşılaşmada iki puan ve sıfır galibiyet çekmiş takımın teknik patronu olmanın ağırlığı yetmezmiş gibi, mağlubiyet hanesine bir çentik daha atıldı…
Daha kaç kez daha yazılacak; eldeki malzeme bu lige uygun değil.
Kolay iş değil onun yerinde olmak.
Hafta içi bol bol demeç verdi ki taraftarın biraz olsun ‘gazını’ alsın, takım üzerinde etkili olacak pozitif bir hava yakalansın.
Örneğin; ligde son sırada yer alan takımının kendisini pozitif anlamda çok şaşırttığını ve beklediğinden daha iyi bulduğunu söylemesi gibi…
"her hafta ligde kalma şansımızla alakalı da konuşmak istemiyorum. Ben gücümü bu yönde harcamak istemiyorum" gibi…
"Ankaragücü karşılaşmasında yüksek enerji ve baskı ile oynamak istiyoruz. Taktiksel anlamda da güzel bir formasyon ile oynamak istiyoruz. İnanıyorum ki bu maçtan istediğimiz sonucu alacağız. İstediğimiz puanları alacağımıza inanıyorum. Umarım sonunda da başarılı olacağız”
Sanırım son paragraf ‘dilek ve temenniler’ bölümüne giriyor.
Sahada kazanmadın mı ne yapsan boş, ne yapsan nafile…