Sahamızda oynadığımız her karşılaşma için söylenebilecek tek söz; içerde kaybetmeyeceksin.
Çünkü alınacak her puan tehlike bölgesinden biraz daha uzaklaşmak anlamına geliyor…
Yine güçlü bir rakibe karşı oynadık. Gol yemeden ve iki farklı net bir skorla kazandık. Skor net ancak oyun için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Final paslarında yapılan acemice hatalar, pozisyon üretmekte ki yetersizlik, son vuruşlarda ki başarısızlığı göz önüne alırsak ‘oyunun hakkı bu skor değildi’ de denebilir.
Kazandık ancak erken gol bulmamıza rağmen rahat bir maç izlediğimiz söylenemez.
Klasik deplasman takımı hüviyetinde ki Kayseri takımı, yediği golden sonra oyunda dengeyi sağladı. Ve kalemizde tehlikeler yarattı. Çünkü skor avantajını arkamıza alarak rakip üzerinde yeterince baskı kuramadık.
Çünkü anlaşılabilir bir oyun planımız yoktu.
Kazanma odaklıydık hepsi o…
Tartışmasız ‘maçın adamı’ duran topların usta ismi; Zeki Yavru’ydu. Bir gol bir asistle maçı tamamladı. Başka bir deyimle; maça damgasını vurdu…
Fenerbahçe maçında bir farklı galibiyetlerin, her takım için risk taşıdığını bir kez daha test ettik. Rahatlatacak gol geciktikçe, bizlerinde sinir katsayımız yükseldi.
Elbette ki duran topların maç içinde ki önemi tartışılmaz ne var ki sonuca sadece duran toplarla gitmiş olmamız da düşündürücü!
‘Marc Bola izleyenleri büyüledi’ desek sanırım abartmış olmayız. Ercan Kara, son vuruşlarda kötüydü ama hemen her bölgede üst düzey mücadele sergiledi. Çok sayıda top çaldı. Rakibin oyun kurmasına izin vermedi.
Eksik bölgelerimiz ortada. Daha doğrusu bas bas bağırıyor. Düşme korkusu yaşamak istemiyorsak bu sese kulak verilmeli.
Umarım nokta ve hazır transferlerle eksikler giderilir.